Efsanevi Bir Finalin İzinde: The Witcher 3: Wild Hunt

Muhteşem The Witcher serisinin üçüncü ve son oyunu. Tek kelimeyle CD Projekt Red'den gelen bir başyapıt. 2015 yılın oyunu ödülü ve daha 251'den fazla ödülü bulunmakta. Yapım maliyeti 81 milyon dolar olarak açıklanmış, 2017 verilerine göre 255 milyon dolar hasılat yapmış bulunuyor. Daha fazla uzatmadan ufak ufak incelemeye geçelim;

Hikayemiz, Geralt'ın diyar diyar Yennefer'i aramasıyla başlıyor. Yeneffer'in önceden geçtiği yerleri takip ediyor, izler arıyoruz. Giriş sahnesi bittiğinde gözümüzü Kaer Morhen'de açıyoruz ve küvette keyif yaparken gözlerimiz güzeller güzeli Yennefer'i görüyor. Biraz hoş sohbetten sonra kapının anahtarı Buluyor ve aşağıya iniyoruz ve büyük usta Vesemir ile karşılaşıyoruz. Yaşlı kurt, minik Cirilla ile ilgilenirken uyuya kalmış. Balkona gidiyor, göz alıcı grafikler eşliğinde etrafa göz attıktan sonra Cirilla'yı görüyoruz. Pratiklerini inceledikten sonra bahçeye iniyor ve Cirilla ile kısa bir eğitim görüyoruz. Bu olayın hemen ardından Cirilla eğitim gördüğü maketin kafasını uçurduğu için almaya gidiyor. Tam o sırada ortalık sessizleşiyor, soğuyor ve garip bir şeyler olduğunu seziyoruz. Kafamızı çevirdiğimizde Kaer Morhen surlarına dayanmış Wild Hunt gemilerini görüyoruz. Ardından kötülüğün vücut bulmuş haliyle, Eredin'le karşılaşıyoruz. Minik Cirilla, Wild Hunt'ın getirdiği soğuk karşısında donmuş durumdayken, Wild Hunt askerlerinden birisi ise kılıcı ile Cirilla'ya hamle yaparken ekranımız kararıyor. Az önce görmüş olduğumuz kabustan uyanıyor, Vesemir ile kamp yaparken buluyoruz kendimizi. Vesemir ile biraz konuşmanın ardından düşüyoruz yollara ve Blaviken kasabı Geralt'ın macerası son kez başlıyor.

Grafiklere değinmem gerekirse hepsi son derece göz alıcı ve bir o kadar da detaylı. Dokular mükemmel hazırlanmış diyebilirim. Yollarda, ormanlarda, patikalarda, köylerde veya dağlarda her şey çok detaylı ve gerçekçi. Mekan tasarımları çok iyi düzenlenmiş, alakasız hiç bir nesne bulamıyorsunuz girdiğiniz ortamlarda. Renk Paletleri ise adeta şaheser denilebilir. Novigrad'da, Velen'de, Skellige'de Veya Toussaint'ta kullanılan renklerin canlılığı veya soğukluğu çok ince düşünülmüş. Taşlar, kayalar, tuğlalar, tahtalar hepsi sanki gerçek gibi duruyor. Eğer ultra grafik ayarlarında oynuyorsanız ve NVIDIA ekran kartı kullanıyorsanız, Ansel uygulamasını açarak harika kareler yakalamanız mümkün. Yeri geliyor bazen görevleri, savaşı ve kontratları bırakıp sadece manzarayı izleyesiniz bile geliyor.

https://eo.steamhost.cc/steamcommunity_com/sharedfiles/filedetails/?id=2735956940
Müziklere değinelim biraz da, çok az oyun için koca bir orkestra toplanır. Bu oyunlardan birisi de haliyle The Witcher 3 oluyor. Müzikler o kadar harika ve kulağa o kadar hoş geliyor ki, her girdiğiniz ortam, her gördüğünüz tanıştığınız karakter için ayrı ayrı arka plan müzikleri hazırlanmış. Ormanda, dağda ve bayırda gezerken çalan şarkılar ayrı bir huzur verirken savaşın ortasında düşmanlarınızı öldürürken çalan şarkılar ise bir o kadar gaza getiriyor. Seslere gelirsek, haliyle savaş süren topraklar ve açlık, kıtlık, hastalık almış başını gidiyor. Geçtiğiniz köylerde veya mekanlarda hapşıran öksüren insanların, ağlayan kadınların, yetim kalan çocukların ve söylenip duran askerlerin seslerini duymanız mümkün. Ormanlarda ağaç hışırtıları veya rüzgarın yaptığı uğultular ile kendinizi gerçekten oradaymış gibi hissedebilir, o atmosferin içine girebilirsiniz. Aksiyon sahnelerinde ise düşmanınızın veya Geralt'ın konuşmaları gayet yerinde ve mantıklı olmuş, Bir yaratığa çok yaklaştığınızda "ne kadar kötü kokuyorsun!" gibi bir cümle duyabilirsiniz veya insanlarla savaşırken güçlerinizi kullandığınızda "büyü yapıyor lan bu" benzeri cümleler ile karşılaşmanız son derece mümkün.

Mekaniklere gelirsek hepsi yerli yerinde akıcı ve oturaklı mekanikleri var. Ne çok hantal ne de çok hızlı olmuş tam yerinde diyebilirim. Yakın mesafe ve uzak mesafe aksiyon hareketleri fazlasıyla çeşitli. Aksiyon sahnelerinde yaptığınız bir hareketi sürekli görmemek keyif veren güzel bir detay. Witcher signs'lar da bir o kadar güzel. Igni, Quen, Aard, Axii ve Yrden olmak üzere beş adet işaretimiz bulunmakta. Karakter ekranından işaretlerinizi geliştirebilir, dalga şeklinde savurduğunuz Igni işaretinizi bir akım halinde atabilir, vücudunuza uyguladığınız Quen yerine Quen kalkanı oluşturabilirsiniz. bunun gibi çeşitli geliştirmeleri ise seviye atlarken aldığınız kabiliyet puanı ile yapabilirsiniz.

https://eo.steamhost.cc/steamcommunity_com/sharedfiles/filedetails/?id=2735955662
Yapay zeka ise gördüğüm kadarı ile mükemmele yakın. Boş boş dolaşan karakterler yok. Neredeyse herkesin kendine göre bir kişiliği ve hikayesi var. Oyunun dünyası adeta yaşıyor, boş hissettirmiyor. Herkesle irili ufaklı bir şekilde iletişime geçebiliyorsunuz. Bir yaratık avcısısınız ve haliyle her yerde sevilmiyorsunuz. Siz geçerken tükürenler, küfredenler olabiliyor ama bir o kadar da seveniniz var. Bir köyü yaratıklardan kurtarıp geri döndüğünüzde hatırlanıyorsunuz, çocuklar size hayranlıkla bakıyorlar. Yaratıklara gelirsek, yapay zekanın önemi sanırım burada kritik nokta denilebilir çünkü son derece iyi ayarlanmış. Oyun içerisinde onlarca yaratık çeşidi var ve hiçbirinin saldırma veya savunma biçimi bir değil. Örnek vermem gerekirse bir Garkolan ve Heyula ile aynı taktikle savaşamazsınız. hareketlerini ve zayıf yönlerini öğrenmeli, ona göre karşılık vermelisiniz. Bunun için oyunda yaratık külliyatı adı verilen bir bölüm oluşturulmuş. Yaratıkları avlarken buraya göz atmanızda fayda var. Aynı zamanda sağda solda bulduğunuz kitaplarla da yaratıklar hakkında bilgi edinebilirsiniz.

Görevler konusuna gelirsek, oyunda esnasında yaptığınız görevler diğer oyunlardaki gibi yap bitir geç kafasında değil. Derin bir hikayeye sahip ve yaptığınız seçimler büyük sonuçlar doğurabilecek nitelikte oluyor. Görev esnasında seçtiğiniz yol, bir kişinin ölümüne de yol açabilir veya tümüyle bir köyü de yok edebilir. Ayrıca değinmem gerekirse Witcher hislerinizi kullanarak görev esnasında işlerinizide kolaylaştırabilirsiniz. Oyunun yan görevleri bile ana görev olabilecek nitelikte. Yan görevler, kontratlar ve hazine avları son derece kaliteli ve güzel hikayelerle harmanlanmış. Bu yan görevlere ilan tahtalarından veya haritada gördüğünüz soru(?) ve ünlem(!) işaretlerinden ulaşabilirsiniz.

Oyunun kritik noktalarından birisi de simya. Craft sistemi ile aynı mantıkta çalışan, sağdan soldan veya öldürdüğünüz yaratıklardan loot yaparak elde ettiğiniz öğelerle simya bölümünde iksirler, yağlar, glifler veya kaynatılmış özler üretebilirsiniz. İksirler ile savaşırken canınızı doldurabilir, vuruş şiddetinizi arttırabilir bunun benzeri ekstralar alabilirsiniz. Yağları savaşacağınız yaratığın türüne göre kılıcınıza sürebilir, ekstra hasar verebilirsiniz. Glifleri yine kılıcınıza uygulayarak geçici değil kalıcı ekstralar elde edebilirsiniz. Yanma, dondurma, sendeletme gibi türleri olan glifleri ister üretebilir isterseniz de pek ucuz olmayan fiyatlara otacılarda veya simyacılarda bulabilirsiniz. Tabii bu iksirleri kullanırken gözünüzü toxicity barından ayırmamanızı tavsiye ederim. Aksi taktirde zehirlenip can kaybetmeye başlayabilirsiniz. Kıssadan hisse, oyunu tüm RPG severlere tavsiye ederim!

Daha fazla inceleme için küratör sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.

https://eo.steamhost.cc/steamcommunity_com/sharedfiles/filedetails/?id=2735954696

Medeniyetin Küllerinde Bir Destan: AI Limit

Öncelikle, CE-Asia’ya oyun inceleme kopyasını bize ulaştırdığı için içtenlikle teşekkür ederiz. Böyle destekler olmasa, post-apokaliptik dünyaları merak eden biz oyuncular olarak AI Limit gibi özgün yapımları deneyimleme fırsatımız olmazdı. Bu oyun, PC ve PlayStation 5 platformlarında karşımıza çıkıyor ve bilimkurgu aksiyon RPG türünün en yeni temsilcilerinden biri olarak kesinlikle dikkatleri üzerine çekiyor. Özellikle post-apokaliptik temayı seven bizler için, taptaze bir soluk gibi hissettiriyor.

Havenswell: Yıkımın Gölgesindeki Şehir

AI Limit, aslında klasik bir RPG’den çok daha fazlasını vaat ediyor. Üzerine inşa edilen Soulslike mekanikleri, oyunun zorluğunu ve stratejik derinliğini arttırıyor. Her dövüş, sadece refleksleri değil, aynı zamanda sabrı ve planlamayı da sınamak için tasarlanmış. Bu da bizi fiziksel olarak zorladığı kadar, zihinsel olarak da dipteki gücümüzü ortaya çıkarıyor. Anime estetiğinin benzersiz dokunuşları, oyun dünyasına farklı bir hava katıyor. Karakter tasarımlarından çevre detaylarına kadar her şeyin içinde o çizgi film havasını hissediyoruz ama bu kesinlikle oyunun ciddiyetinden bir şey eksiltmiyor.

Kıyamet sonrası bu dünyada bizler, ölümsüz bir Blader olarak medeniyetin yıkıntıları arasında umut arıyoruz. Küller üstünde kurulan bu evrende, hayatta kalmak için verdiğimiz mücadele sadece fiziksel değil, aynı zamanda duygusal ve psikolojik olarak da bizi yıpratıyor. Her yeni alan, her yeni düşman, bizlere yeni sınavlar getiriyor. Bu yüzden keşif kısmı da oyun deneyimimizin önemli bir parçası oluyor. Üssün ya da haritanın her köşesinde farklı hikâyeler ve ipuçları saklı. Biz de onları birleştirerek bu distopik evrenin gizemini çözmeye çalışıyoruz.

Anıların Peşinde: Blader’ın Kutsal Görevi

Hikayenin tam merkezinde, ölümsüz bir Blader olarak yer alıyoruz. Kahramanımızın adı pek çok sırla örtülü: Branches adı verilen gizemli yapıları onararak, tamamen kaybolan anılarını geri kazanmaya çalışıyor. Bu süreç sadece fiziksel bir mücadele değil, aynı zamanda derin bir duygusal ve felsefi yolculuk olarak karşımıza çıkıyor. Kim olduğumuz, neden bu zorlu görevin içindeyiz ve Havenswell’in çöküşünde nasıl bir rol oynadığımız, oyun ilerledikçe yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Bu bilinmezlik hali biz oyuncuları hikayeye sıkıca bağlıyor. Aynı zamanda kahramanın içsel çatışmaları karakterin derinliğini ve gerçekliğini gözler önüne seriyor.

Oyunda karşılaştığımız yan karakterler, hikayenin gelişiminde kritik bir rol oynuyor. Her biri, bizlere oyunun dünyasına dair parçalı anlatılar sunuyor ve ilerledikçe büyük resmi tamamlamamıza olanak sağlıyor. Bu sayede AI Limit, sadece bir aksiyon oyunu olmaktan çıkarak zengin ve katmanlı bir senaryo deneyimine dönüşüyor. İlham kaynakları arasında dikkat çeken eserler var. Örneğin, BLAME! animesinin yoğun Cyberpunk estetiği ve Mad Max evreninin vahşi kıyamet sonrası atmosferi oyunun görsel ve tematik yapısında belirgin şekilde hissediliyor. Bu derin ve çeşitli etkiler AI Limit’i benzer türlerdeki oyunlardan farklı ve özgün kılan önemli etkenlerden biri oluyor.

Sync Rate: Dövüşün Nabzı

AI Limit, Soulslike türünün temel mekaniklerini alıp üzerine kendi özgün dokunuşlarını katıyor. Oyunun en dikkat çeken yeniliği, klasik dayanıklılık çubuğu yerine getirilmiş olan Sync Rate sistemi. Bu sistem, ardışık vuruşlarla dolan bir metreye dayanıyor. Metre doldukça saldırılarımız güçleniyor, combo’larımız daha yıkıcı oluyor ve düşmanları indirme hızımız artıyor. Ancak bu güç artışı bedelsiz değil. Hasar aldığımızda Sync Rate metre hızla düşüyor ve oyuncuyu hem agresif hem de dikkatli olmaya zorunlu kılıyor. Bu yüzden sadece dümdüz saldırmak değil, aynı zamanda stratejik düşünmek şart hale geliyor.

Sync Rate sistemi dövüşlerin akışını tamamen değiştiriyor. Düşman karşısında pasif savunma yapmak yerine sürekli hareket etmek ve fırsatları kovalamak gerekiyor. Bir anlık hata metreyi düşürüp oyuncuyu güçsüz bırakabilir. Özellikle Boss savaşlarında bu sistem kendini gösteriyor. Her Boss’un kendine özgü saldırı paternleri var ve Sync Rate’i doğru yönetmek, zaferin kapısını açıyor. Örneğin, ağır ve yavaş saldırılardan kaçıp metreyi doldurmak, ardından hızlı ve güçlü bir combo ile hasar vermek oyunun en tatmin edici anlarından biri oluyor.

Görsel Şölen: Anime ile Kıyametin Buluşması

AI Limit’in görsel tarzı, Cel-Shaded grafik tekniği ve anime estetiğiyle güçlü bir şekilde öne çıkıyor. Bu stil oyuna adeta çizgi romanvari bir hava katıyor ve kıyamet sonrası temayla çarpıcı bir kontrast yaratıyor. Kahramanın detaylı karakter tasarımı özellikle savaş animasyonlarındaki akıcılıkla birleşince ortaya tam anlamıyla bir görsel şölen çıkıyor. Oyunun farklı bölümlerinde yer alan ortamlar da aynı derecede etkileyici. Nemli ve karanlık kanalizasyonlar, yıkılmış ve harap olmuş gökdelenler ile doğaüstü manzaralar Havenswell’in kasvetli ve ürkütücü atmosferini en iyi şekilde yansıtıyor.

Her ne kadar genel olarak başarılı olsa da zaman zaman görsel tasarımda tutarsızlıklar dikkat çekiyor. Özellikle bazı düşman tasarımları, oyunun genel estetiğiyle tam anlamıyla uyum sağlamıyor. Organik ve mekanik düşmanlar arasındaki geçişlerde bazen kopukluk hissi oluşuyor ve bu durum görsel bütünlüğü biraz zedeliyor. Örneğin, organik yaratıklarla mekanik düşmanlar arasındaki kontrast doğal olmaktan uzak kalabiliyor. Ancak tüm bunlara rağmen bu sorunlar oyunun genel atmosferini ve deneyimini fazla etkilemiyor. Oyunun atmosferi ve tarzı görsel açıdan hâlâ güçlü bir şekilde ayakta kalıyor.

Sonuç: AI Limit’te Umut Var Mı?

AI Limit’i sadece bir aksiyon oyunu olarak görmek haksızlık olur. Çünkü oyunun hikaye derinliği ve karakter gelişimi oldukça etkileyici. Oyuncunun aldığı kararlar doğrudan oyunun gidişatını etkiliyor ve bu da oyuncunun dünyayla daha fazla bağ kurmasını sağlıyor. Üstelik oyun keşif odaklı yapısıyla da oyuncuyu sürekli yeni yerlere gitmeye ve sırları ortaya çıkarmaya zorluyor. Havenswell’in medeniyetin külleri arasında filizlenen umut arayışı, oyunun en güçlü temalarından biri. Her adımda bu karanlık ve umutsuz dünyada bir ışık aramak gerekiyor. Sonuç olarak, AI Limit zorluğunu seven ve derin hikayelerle anlam kazanan oyunları tercih edenler için kesinlikle denemeye değer bir yapım. Eğer siz de kıyamet sonrası karanlık bir dünyada hayatta kalma mücadelesine katılmak istiyorsanız, AI Limit tam aradığınız oyun olabilir.

https://eo.steamhost.cc/steamcommunity_com/sharedfiles/filedetails/?id=3452992395